Hakkımda
1970 İstanbul doğumlu Evli ve 2 kız çocuk babasıyım. Aslen Samsunluyum.
1987 yılında Kabataş Erkek Lisesinin ardından
1992 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü bitirdim ve
1997 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Enerji anabilim dalından Yüksek Mühendis olarak mezun oldum.
1992 yılında Ticari hayatıma kendi firmamda mekanik taahhüt işleri yaparak başladım
1998 yılı askerlik sonrası ÇUKUROVA Holding ,PALMET Grup , SABANCI Holding ve çeşitli firmalar bünyesinde üst düzey yöneticilik yaptım
TMSF bünyesinde bulunan AKASYA ALÇI MADEN AŞ YÖNETİM KURULU ÜYESİ - ( CEO ) olarak 4 yıl görev yaptıktan sonra
EKİM 2021 itibariyle Türk Altın Holding Şirketler Grubunda YÖNETİM KURULU ÜYESİ - CEO olarak görevlendirildim.
Üyesi Bulunduğum / Görev Aldığım Kuruluşlar
- 2024 - Halen: MASA TENİSİ FEDERASYONU YKÜ
- 2022 - Halen: İSTANBUL KABATAŞLILAR DERNEĞİ / Üye
- 2022 - Halen: TOBB MADENCİLİK MECLİSİ / Üye
- 2022 - 2024: KIZILAY / GENEL MERKEZ / YKÜ
- 2022 - 2024: TÜRKİYE GELENEKSEL GÜREŞ FEDERASYONU / YKÜ
- 2021 - 2024: YTÜMED YILDIZ TEKNİK ÜNV. MEZUNLAR DERNEGİ / YKÜ
- 2021 - 2024: SAMKON Samsun STK Konfederasyonu / YKÜ
- 2019 - Halen: KIZILAY / Genel Merkez delegesi
- 2016 - Halen: YILDIZ TEKNİK ÜNV. VAKFI / Mütevelli Heyeti Üyesi
- 2012 - 2016: MASA TENİSİ FEDERASYONU YKÜ
- 2010 - Halen: BEŞİKTAŞ SPOR KULÜBÜ / Kongre Üyesi
- 2009 - 2017: MİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU / Genel Başkan Yardımcısı
- 2008 - Halen: BEŞİKTAŞ DOSTLARI DERNEĞİ / Başkan Yardımcısı
- 2003 - 2021: KÜRESELDEN YERELE TÜRKİYE GRUBU / Başkan Yardımcısı
- 1995 - Halen: KABATAŞLILAR DERNEĞİ / Üye
- 1992 - Halen: MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI / Üye
"Metehan'dan Erdoğan'a" Kitabı Çıktı
İmza Günü
24 Kasım Pazar 15:00-18:00
Ümraniye Belediyesi Kitap Fuarı / Santral
Metehan'dan Erdoğan'a kitabının geliri Gazze'ye
Ümraniye Belediyesi tarafından düzenlenen kitap fuarında Mahmut Çelik'in kaleme aldığı "Metehan'dan Erdoğan'a" adlı kitabın geliri Gazze'ye bağışlandı.
Yeni Şafak Sitesindeki Haber için Tıklayınız!
TRHABER Sitesindeki Haber için Tıklayınız!
Eyvah Mezun Oldum!
MAHMUT ÇELİK ÖRNEK OLDU!
Kitabının bütün gelirini depremzedelere destek olmak için Kızılay’a bağışladı.
Haberin Detayları için Tıklayınız!
Söyleşiler
Yazılarım
Haber sitelerinde yayınlanan yazılarımı buradan takip edebilirsiniz.

Memleket meselesi (1): Tencereye dikkat!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde “Hayâldi, gerçek oldu” denilen muhteşem hizmetlerle okyanusları dahi aşarken derede boğulma tehlikesi ile karşılaşmamak için mutlaka ama mutlaka vatandaşın hayat pahalılığı sorununu çözmek zorunda. Çünkü sandıkta en büyük rakip, her zaman tencere oldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti’nin, Türk milletinin karşısında büyük bir umut olarak doğuşunun ve o günkü siyâsî partilerin yok oluşunun nedeni de tencere olmuştu.

Âdâb-ı muaşeret ile ahlâksız güce karşı eğitim
Allah’a iman eden bir toplum oluşturmayı amaçlayan Hazreti Peygamber Efendimiz (sav), ilme, eğitim ve öğretime büyük önem vermiştir. Onun faaliyetlerinde ve sözlerinde bilgi, öğrenme, öğretme, öğrenci ve öğretmene verilen değer fazlaca yer tutar. Hadis literatüründe eğitim ve öğretime teşvik eden yüzlerce ve buna karşılık bilgisizliği yeren çok sayıda hadis mevcuttur. Bu hususta kendisine indirilen ilk vahiy de “Oku” emridir. Dolayısıyla okumak, Ona ve ümmetine Allah-u Teâlâ’nın ilk emridir.

Nedir Türk olmak?
Türk kimdir? Bu soruyu çok farklı boyutlarıyla cevap vermek mümkün. Ancak son zamanlarda Türk kimliği yerine, yeniden demlenen bir tartışma konusu olarak “Türkiyelilik” kelimesi bir kimlik gibi seslendirilmek istenmektedir. Özellikle yeni anayasa tartışmaları içinde bunu seslendirenlerin amaçlarının ne olduğuna bakınca, geniş yelpazeden bakarak bazı örneklerle karşınızda olmak istedim. Çünkü bu tartışmaların vebali çok ağır olacaktır.

Kentsel dönüşüm yolunda mahalleye döşenen mayınlar ve toplumsal huzur
Neo-liberal kentleşme politikaları, sosyal ilişkilerin zayıfladığı ve kentsel aidiyet duygusunu ortadan kaldıran bir yapıya zemin hazırlamıştır. İşte bütün mesele de bundan ibarettir. Öyle ya, sadece mahallemizi kaybetmedik, ne acı ki insanlığımızı, yardımlaşma kültürümüzü ve “Komşusu açken tok yatan, Bizden değildir” hadisini de unuttuk.

Aklı ve zekâyı provoke etme aracı: Futbol ve siyaset
Maçtaki gol sonrası bir oyuncu secdeye kapanır diyelim… Ya da kulaklığıyla Kur’ân dinleyen bir futbolcu vardır sosyal medya mecralarında... Yahut Gazze pankartları dalgalanır statlarda dalga dalga… Bir anda milyonlar, futbolu bir masumiyet binası sanır. Oysa aynı medya, stada “futbol mabedi” gibi iğrenç bir isim dahi vermiştir. Ancak acımak hissiyle ikna edilir kitleler. Sanki her şey bir anda helâlleşmiştir. Sanki o secde, sahadaki bütün kapitalist kumpasların üzerini örtmüştür birdenbire. Ama hayır! Bir secdeyle sistem aklanmaz. Bir pankartla zulüm örtülmez. Kur’ân dinleyen bir futbolcuyla devasa kirli organizasyon temize çekilemez.

15 Temmuz nedir?
15 Temmuz, geleceği için yediden yetmişe birlik olup canını ortaya koyarak destan yazan milletimizin zaferidir. 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’nin yeniden ayağa kalkmasını ve tarih yapmasını önleme girişimiydi, Türkiye destansı bir direnişle şer güçlere ve şebekelerine tarihî bir ders verdi. Bu ders sadece FETÖ’nün değil, bu milletin düşmanlarının genetik hafızasına çivilerle kazındı.

Geçmişin izleri geleceğin rehberidir
Bizi biz yapan millî ve manevî değerlerimizi yaşatmaya devam ettiğimiz müddetçe, bu değerleri gelecek nesillere yaşatacak şekilde aktardığımız takdirde bu milletin ve bu devletin sırtı yere gelmez. Unutmayın, “hayır dua” almak gibisi yok. Ne mutlu geçmişini hayırla yâd eden milletlere!

Müslüman şehirler
Eskiden her şehrin ayrı bir ruhu ve karakteri vardı. Küçücük bir resimle Bursa’yı tanırdık meselâ. Hiç gitmesek bile Sinop’u, Amasya’yı, Isparta’yı, Erzurum’u karıştırmazdık. Ne yazık ki artık hiçbir şehrin karakteri ve ruhu kalmadı. Tabelâsını okumadan tanıyamayacağımız şehirler kurduk. Eskiden şehre özgün mimarî eserlerine bakarak tanımak mümkünken, artık her şehir birbirine benzeyen tek tip apartman, cadde ve sokaklar hâline geldi.

Ne dersiniz, belediyeler kapatılsın mı?
Belediyeler kapatılmaz yahut fonksiyonları tekrar düzenlenmezse, mevcut sistemde belediyeler arasındaki eşitsizlikler (bütçe, personel, altyapı) ve bazı belediyelerdeki yönetim sorunları devam eder. Yolsuzluk ve verimsizlik sorunlarını azaltmak için belediyelere daha sıkı malî ve idarî denetimler ve sınırlamalar getirilmelidir. Ayrıca valilik, büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında yetki çatışmalarını azaltmak için roller netleştirilebilir. Hizmetlerin daha verimli hâle getirilmesi için belediyelerde dijital dönüşüm hızlandırılabilir.

Fetih şuuru: İmkânın sınırını görmek için imkânsızı denemek
Fetih, “imkânsız” denilenin başarı ile sonuçlanmasıdır. Tıpkı İstanbul’un Fethi gibi… Ve Nebevî (sav) bir öğüt vardır ki, “fethedilen yerden göç etmek olmaz”. Müslüman, fethettiği yerden hicret edemez, bunun için mücadele verir. Tıpkı Çanakkale’deki gibi, İstiklâl Harbi’ndeki gibi… Çanakkale’de düşmanın komutanı General Hamilton ne diyordu? “Biz gökten inenleri gördük, elbette mağlûp olduk.” Çünkü zafer, inananlarındır.

Tarih artık tekerrür etmesin, son pişmanlık fayda etmiyor!
Ülkesini seven, vatanı için canını seve seve verecek biri olarak diyorum ki, CHP iktidar olursa Türkiye parçalanır, IMF’den milyarlarca dolar borç alınır; emir alan, boyun büken, dizleri üzerine çekerek yönetilen bir Türkiye olur. CHP, Türkiye’yi soyar da soğana çevirir. Yurtdışında olan üslerimiz kapatılır. Başörtüsü sorunu tekrar gündeme gelir. Petrol, doğalgaz, yerli otomobil, yerli silah sanayi rafa kalkar. İHA’ları, SİHA’ları unutunuz hatta. Yerli ve millî olan her şey askıya alınır. Türkiye en az 50 yıl geriye gider. Dünyadaki mazlumların sesi tamamen kısılır, duyulmaz olur.

Allah bizimle beraberken biz kiminleyiz?
Her insanın hayat yolunun bir yerlerinde pusu kuran bir yalnızlık vardır. Kaçamaz insan, bununla yaşamak zorundadır. Çünkü doğduğumuzdan bu yana münferit hayatlar yaşarız. Birileri girer çıkar hayatımıza, ama bilirsiniz, hiçbir mezar iki kişilik kazılmaz.

Büyüyen Türkiye’nin karşısındaki engel: Medeniyet adlı yozlaşma
ABD kendi iç savaşını bastırmaya çalışıyor, önlemeye değil; Hıristiyanlara karşı haç işaretini alnına kazımakla sözde Haçlı Seferi başlatıyor Trump’ın Dışişleri Bakanı. Batı çöküyor. Bunun karşısında İslâm (Türkiye); Çin, Rusya, Brezilya, Güney Afrika İttifakı hayırlı uğurlu olsun. Altı metrekarelik bir odada Osmanlı İmparatorluğu’nu görebilen Osman Gazi’nin vizyonu gerçekleşmiştir ve bugün Türkiye o vizyonun silüetleri üzerinden yürümektedir.

“Analar insandır, biz insanoğlu”
Kadın, adama “Her şeyini al da çek git!” diyerek kızdı. Adam gülümsedi, kadının elinden tutup onu da yanında götürdü.

Türk milletinin başındaki siyâsî belâ
Otobüsler yanıyor, “Ülkeye barışı getireceğiz”. Metrobüsler bozuluyor, “Milleti hep birlikte kucaklayacağız”. Şehir trafikten geçilmiyor, “Halk olarak birbirimizi seveceğiz”. Verdiği vaatler soruluyor, “Ben öyle bir şey demedim”. Adamın ortaya koyabildiği tek bir vizyon yok ama ülkeye cumhurbaşkanı olmakta gözü var. Sen önce İstanbul’a belediye başkanı ol!

Dünyada aranan mutluluğun kılavuzu belli: Kur’ân-ı Kerîm
Eskiden maddî anlamda bu kadar çeşit yokken kanaat, umut ve mutluluk vardı, günümüzde her şeyden binlerce var fakat bitmek bilmeyen hırs ve tüketim çılgınlığı yüzünden ne umut var, ne de mutluluk. Kontrolsüz bir şekilde yaşam ve kontrolsüz bir şekilde para harcama isteği… Peki, mutluluk? Mutluluk “satın alınan” bir ürün müdür, içsel bir “hâl” mi?

Acı ama gerçek: Millete ve Devlet’e muhalif muhalefet
Sonuç olarak şu yargı dile getirilebilir: “DEM kapatılırsa Kürtler kurtulur. Saadet Partisi kapatılırsa muhafazakârlar kurtulur. Zafer Partisi kapatılırsa gençler kurtulur. CHP kapatılırsa Türkiye kurtulur!” Acı ama gerçek bu... Söz konusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceği ise, bunu düşünmek normal değil mi? Zira ne vicdan var, ne ahlâk, ne millete saygı…

Kültürel yozlaşmaya dikkat!
Fiilen sahaya inilerek toplumun nabzı tutulmalı, mütedeyyin insanımızla olan mesafe daha fazla açılmadan ihya ve takviye edilerek omuz omuza, Rabbimizi toplum hâlinde memnun edecek atılımlar yapılmalıdır. Ve unutulmamalıdır ki, bu topraklarda “Millî Mücadele” ruhu ile Kurtuluş Savaşı, kürsülerde ve meydanlarda yapılan sohbetlerin takviyesiyle, halkı manevî olarak hazırlayarak başlatılmış ve zaferle sonuçlanmıştır. Biz de devlet ve millet olarak yeniden “Millî Mücadele” ruhuna dönmek zorundayız.

Kâbe’ye giden yol: Suriye
Fransa, Şam’da büyükelçiliğini açtı. ABD, İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri de en kısa sürede Şam’daki büyükelçiliklerini açacak. Batılı demokrasiler Suriye’deki yeni muhalif iktidarı meşru iktidar olarak tanıyacak ve Suriye bölünmeyecek. Bu da Türkiye’nin dik duruşu ve başarısı olarak kabul edilip tarihe geçecek.

Ey millet, uyan!
Toplumsal dayanışmayı artırırsak, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisine uygun yaşarsak, sadece tüketmek üzerinden kodlanmış bir hayatı sürekli üreten bir düzleme taşırsak, hayatı zorlaştıran vergi gibi uygulamalarda adaleti sağlayabilirsek, belki bir kurtuluş ışığı ufukta görünür.

Ak koyun, kara koyun belli: DEM ile CHP’nin eş parti ilânı
Bu vatan topraklarında hiçbir etnik ayrımın olmadığı aşikârdır. Bugün Devlet’in kasasının emanet edildiği Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Batmanlı bir Kürt’tür. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Bingöllü bir Kürt’tür. Hangi Türk çıkıp da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sen bunlara nasıl bu görevleri verirsin?” dedi? Numune yok. Çünkü Türk milletinin böyle bir derdi yok..

Geleceğin neslini millî ve manevî kimlikle donatmak
Saygının, okulda alınan karne notlarından daha önemli olduğunu, rızka tevekkülün kariyerden daha çok kazanç getirdiğini, makam dediğimiz şeyin Allah’ın rızasını kazanmaktan daha önemli olmadığını, tevazu elbisesinin tüm elbiselerden daha çok yakıştığını çocuklarımıza öğretmek zorundayız.

Cumhur İttifakı’nı millet kurdu, ancak millet bozar!
Türk düşmanlarını tarumar eden, sınır içi ve sınır dışında PKK’ya darbe vuran, FETÖ’nün belini kıran kuvvettir Cumhur İttifakı. Eğer Türkiye Yüzyılı hedefine ulaşmak istiyorsak, kişisel ve küçük hesaplar uğruna gemiyi terk etmeden, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı’na destek olmak ve sahip çıkmak, onun yükünü azaltmak, gelecek nesillerimizin huzuru, mutluluğu ve aydınlığı için çok ama çok önemli bir hâle gelmiştir.

Modernite bombası ve gerçek başarı
“Başarı hangi niyet ve hedefe göre, hangi yöntemle elde edilmiştir? Allah katında makbul müdür?” sorularının cevapları hayat yolculuğumuzda kılavuzumuz olsun. Unutmayın ki, hiç kimse başarı merdivenlerine elleri cebinde tırmanmamıştır.

Olmazsa olmaz
Türkiye’yi sevmeyenlerin, Türkiye’nin düşmanlarını dost görmekten vazgeçmeyenlerin, İngiliz-Fransız-Amerikalıya ajanlık yapma görevi üstlenenlerin, küresel baronların oyuncağı olanların, FETÖ-PKK, DHKP-C, DAEŞ ya da PYD’ye kin tutmayanların, kirli emelleri olanlarla mücadele etmeye cesareti olmayanların, iktidar nimetlerinden yararlanıp “Yarın ne olur, ne olmaz” diye her tarafa oynayanların, monşer zihniyetlilerin, millete tepeden bakanların, millete rağmen siyaset yapanların, milletle bağını koparanların, sahada kibirle dolaşanların, Cumhurbaşkanımıza zarar verenlerin devri artık bitmeli!

Konumuz Türkçe
Bir dilin kelimelerini hor görmek, hakir görmek, hele şu veya bu politik veya ideolojik sebeple dilden atılabilir görmek, en az onların oluş ve yontuluş tarihini bilmemekten, hatta sevmemekten doğan büyük bir gaflettir. Dile sahip çıkmak, her şeyi dilimizin kökeninde aramak, içinde bulunulan çağın işleyişinin dile yansımasına kapıları tamamen kapatmak ve Türkçeye ait görülmeyen tüm kelimelerin yerine Türkçe karşılık bulmak değildir.

Dâvâda rütbe olmaz!
AK Parti, yol yakınken yıkılıp yeniden yapılanmalı. Bu anlamda çok mühim bir fırsattır Ekim ayındaki Kongre süreci. Ekim ayıyla birlikte takvimi yeniden başlatacak ve yeniden dirilişi yükseltecek günler gelmeli. “Ben yaptım, oldu!” yaklaşımından vazgeçilmeli. Sözde değil, özde yenilenme olmalı. Yeni yüzlere ihtiyaç var. Yıpranmış isimlerle vedalaşma zamanı gelmiş olmalı. AK Parti artık kendi bünyesinde var olan Hakk ile halka hizmet etmeyi düstur edinmiş yeni yüzlere kapılarını açmalı. Bugünkü sorunun kaynağı olan kişilerle istişareden vazgeçilmeli.

Tartıya çıkmaya hazır mısınız?
Sırtında gömleği terlemeyenler ile gömleğinin teri hiç kurumayanlar aynı kefeye konulmuşlarsa, olay bitmiştir. Artık adalet terazisi hakkı tartmamaya başlamıştır.

Yeni dünya düzeni ve Olimpiyatlar
Paris Olimpiyatları’nın açılış töreninde LGBT ideolojisinin merkeze yerleştirilmiş olması ve verilen mesajlar, konuyu bir spor gösterisinden ve dünyayı birleştiren bir etkinlikten çıkartıp tamamen marjinal bir azınlığın tahakkümünü ortaya koymuştur. Katolik Hıristiyanlığın en önemli sahnesinin adeta alaya alınması ise Avrupa’daki durumun geldiği noktayı göstermekte. Yıllarca İslâm ve yabancı düşmanlığı üzerinden kara propaganda yürütülürken, perde arkasında Avrupa’nın “değerlerinin” kimler tarafından yok edildiği de açıkça görüldü…

Kıssadan hisseli kumpanya: 31 Mart terazisindeki tek suçlu (!)
Söze başlarken ifade etmiştik, fazlasını verdiğiniz hiçbir yerde kıymetiniz bilinmez. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da içinde bulunulan durumda karşılaştığı en gerçekçi izah budur. Sayın Erdoğan sayesinde fazlasını görenlerin bugün nasıl kıymetini bilmediklerine şahit olmuyor muyuz? Türkiye’nin 22 yılda nereden nereye geldiğini unutacak kadar nankör olanların bugün ihanet ve vefasızlığın tohumlarını ekmelerini hazmetmek nasıl mümkün olabilir?

Paralel şeytanın müridi, halkına kurşun sıkan hainler ve aparatları
Hukukî mücadele elbette değerlidir ancak bununla birlikte FETÖ’nün temellerindeki ihanetler de ifşa edilerek toplumdan ayrışması sağlanmalıdır. Oysa FETÖ’ye karşı mücadele, sadece buzdağının görünen kısmına yönelik bir sığlıkta yürütülmektedir. Asıl FETÖ, 1960’lara kadar inen ve hâlâ zararsız olarak bilinen bölümde gizlidir. “Hizmet cemaati olarak başlamışlardı, büyüyünce yabancı istihbarat örgütleri tarafından FETÖ’ye dönüştürüldü” yaklaşımı, bu örgüte yardım ve yataklık anlamında bir saptırmadır.

15 Temmuz: Asım’ın neslinin ayağa kalkışı
15 Temmuz, bütün bir milletin ortak sınavı ve başarısı olmuştur. Tarih ve irfan köklerinden beslenen yüksek bir ruhun, özgür iradenin, derin bir bilincin şahlanışı, özgürlük ve istiklâl aşkıyla engellenemez atılımıdır 15 Temmuz ve hepimizin değeri, ana istikameti, yönü, hür yaşamış ve hür yaşayacak milletin yenilenen ruhu ve heyecanıdır.

Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyamete
Teknolojinin hızlı bir şekilde gelişim göstermesiyle birlikte internet, hayatın her noktasına girdi. Buna bağlı olarak sosyal medyaya olan bağımlılık giderek artmaktadır. İnternet keşfolunduğundan beri farklı bir hayat boyutu oluştu dünyada: Sanal hayat... Buna karşın elimizde, Kur’ân ve Sünnet ışığında kurulduğu taktirde her türlü fazilet ve erdemin kaynağı olan, korumamız gereken bir aile kurumumuz var. Adeta internet/sosyal medya ile aile arasında tercih yapmak gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Tam bağımsızlık yolunda yarından tezi yok: Millî seferberlik hareketi
Türkiye muazzam bir başarı elde etmiş hâlde, süper güçlerin yüz senede ulaştıkları seviyeye 20-25 yılda ulaşmak üzeredir. Özellikle SİHA teknolojisi başta olmak üzere, millî muharip uçağı Kaan’dan Altay tankımıza, füzelerimizden SİHA’larımıza, uçak gemimizden denizaltılarımıza kadar beş yıl sonra süper güç seviyesine ulaşmış olacağız. İşte tüm bu başarı hikâyesinin başkahramanı Sayın Erdoğan’dır.

Eğitimdeki acı gerçek: Ret ve inkâr
Osmanlı’nın, Batı’nın eğitim istilâsından kurtulmak için açtığı idadiler, rüştiyeler, sultaniler gibi okulların tüm içeriği Batı’dan taklitti. 1900-1906 senelerinde Osmanlı Devleti’nde 29 bin 130 sıbyan, 9 bin 347 ibtidaî, 619 rüşdiye ve 109 idadî okul bulunuyordu. “Osmanlı Devleti’nde eğitim yoktu, okuma-yazma oranı düşüktü” diyenlere duyurulur…

Millî bürokrasi, asil kanda mevcuttur!
Hangi sistemi kurarsak kuralım, onu işletecek, denetleyecek ve büyütecek insan kaynağı millî değerlerden uzaksa, olumlu sonuç almak mümkün olamayacaktır. Devleti tam anlamıyla milletin devleti yapmadığımız, millîleştiremediğimiz, millî bürokrasiyi oluşturmadığımız sürece millî siyaset de üretemeyiz.

Bir zamanlar biz de çocuktuk
Gökyüzü gibi çocukluk da hiçbir yere gitmiyor. Yeter ki, “Bir zamanlar biz de çocuktuk” diye düşünelim. Ne diyor Üstad? “Çocukluk, insanın şiir hâlidir; diğer dönemleri ise düzyazı…”

Türk olmanın aslı varken taklidinden kaçının: Türkiye Yüzyılı’nda hedef millî mutabakat
1900’lerin başlarında toplam 18 buçuk milyon nüfusumuzun içinde 3 buçuk milyona yaklaşan gayrimüslim nüfusu, 1935 nüfus sayımında 300 bin civarına kadar inmiş olarak görünmektedir.

Kirli akıl çalışırken sen “neme lazım” mı diyorsun?
Yavuz Sultan Selim der ki, “Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rıza-i İlâhîdir”. İşte bizim bu vatana, bu millete, bu ümmete borcumuz, bu sözde saklıdır. Halis niyetimiz rıza-i İlâhî olmalıdır.

Zihniyet devrimi ve paralel PKK
Ortada net bir durum var: ABD’nin Türkiye’ye saldırıları... Kimse içeriden milletin zihnini bulandırmasın, Türkiye, ülke içindeki hainleri temizlemediği müddetçe bu hainlere dışarıdan destek olanların varlığı sürecektir. Çünkü içeride paralel bir PKK yapılanması mevcut.

Hedef, azim ve irade
İnsan, zekâsı ve bilgisiyle değil, ancak iradesi ile insandır. Zekâ ve bilgi az çok hayvanda da mevcuttur. Fakat hususiyetle ahlâkî mânâda irade, canlı organizmalar zincirinin son halkasını teşkil eden insana mahsus bir kudret ve imtiyazdır. İrade yalnız insanı hayvandan değil, insanları dahi birbirinden ayıran ve aralarında üstünlük ve aşağılık farkları yaratan yegâne ruhî kuvvettir

Gazze’deki İbrahimlerin sırrı: Bu İbrahimleri kim yetiştirdi?
Gazzeliler bu imana sahip olmak için hangi aşamalardan geçtiler? Hangi tesbihi çektiler? O mübârek, kucağına aldığı kanlar içindeki şehit çocuğuna, “Hazreti Muhammed’e selâmımı ilet ve O’na, ‘Babam, Seni kendisinden daha çok seviyor’ de!” diyecek Peygamber aşkına ulaşabilmek için günde kaç kez “salât-u selâm” getirdi, söyleyin ey Müslümanlar!

Gazze’nin bize anlattıkları
Gazze’nin yanında Allah var. İnsanlığın ve İslâm’ın izzeti ve şerefi Gazze’nin omuzlarına yüklendi. Biline ki, İsrail saldırılarında fiziken ölenler Filistinliler olabilir ama bu zulme destek vererek veya sessiz kalarak İsrail’in safında yer alan her kişi, her kurum ve her ülkenin gururla önümüze koyduğu o şatafatlı ideolojileri, sözleşmeleri, beyannameleri ve ilkeleri yerle yeksan olmuştur.

Dünyada çok cumhuriyet var ama biz farklıyız!
Bir anayasa ile devletin yönetim şekli değiştirildi. Yani zaten devletimiz vardı, rejim değişti. Sadece Kanun-ı Esasî’nin yani anayasanın birinci maddesine bir ilâve yapıldı: “Türkiye’nin şekl-i idaresi cumhuriyettir.”

Cigerim Kerkük
Mîsak-ı Millî sınırları içinde kalan Kerkük ve Musul, 1926 yılında yapılan Ankara Anlaşması ile birlikte “toprak bütünlüğü sağlanması” şartıyla terk edilmişti. Irak’ın toprak bütünlüğü esas alınarak yapılan İstanbul Anlaşması’na göre, bugün bölünmüş yapısı ve bölgenin illegal örgütlerin kontrolüne geçmesi, Türkiye’nin bu iki şehir üzerindeki haklarını gündeme getiriyor.

Sabredin, şükredin, dua edin: “Bir Tayyip Erdoğan gerek!”
Emekliye ikramiye verince, en büyük Erdoğan. Asgarî ücrete zam yapınca, en büyük Erdoğan. Depremzedelere konut yapınca, en büyük Erdoğan. Doğalgaz bedava olunca, en büyük Erdoğan. EYT onaylanınca en büyük Erdoğan. Bedava muayene olunca, en büyük Erdoğan. Erdoğan bol keseden dağıtırken sıkıntı yok, ama biraz zamlara dokununca “Yapma Tayyip Erdoğan!”, öyle mi? Biraz şükür be kardeşim şükür!

Âlemde şer, Oğuz’da er tükenmez
“Aklını başına iyi topla, şeytanın ordusuna katılma! Rahmân’ın safında yerini al, kime hizmet ettiğini, hangi amaca alet edildiğini iyi anla! Bozguncuya, yıkıcıya, fitneciye, kâfire, müşrike, münafığa yâr ve yardakçı, destekçi ve yardımcı olma! Ülkeni Cezayir’e, Suriye’ye, Filistin’e, Afganistan’a çevirttirme!” (M. Esad Coşan)

Mahmut Çelik: 15 Temmuz Vatanını Namus Bilenlerin Namusunu 1 Dolara Satanlarla Mücadelesinin Adıdır.
Türk Altın Holding CEO'su ve Yönetim Kurulu Üyesi Mahmut Çelik,15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Sinek olup karanlığa mı, arı olup aydınlığa mı uçmalı?
Biz, inandığımız dâvâya koşarak gideriz. Koşarak gidemezsek yürüyerek gideriz. Yürüyerek gidemezsek sürünerek gideriz.

Ve “Türkiye Yüzyılı” başladı
Güçlü devlet ve güçlü millet, her daim teyakkuz hâlindeki devlet ve millettir. Yıkmışız bütün yükü Reis’e, biz keyfimize bakıyoruz. Artık bırakın bu keyfi! Dâvâ eri olabilmek için önce hak etmek gerek. Sorun bakalım kendinize, Tayyip Erdoğan gibi lideri hak ediyor muyuz? “Devlet ebed müddet” nedir sanırsınız?

Millî devlet refleksi
Gladyo FETÖ’cü, Gladyo PKK’cı olduğunu bildiğimiz, bu noktada emin olduğumuz insanları takibe devam etmeli ve iletişim ağımızla ilgilisine iletmeliyiz. Mayın döşeli yolları görmeliyiz. Çünkü sokaktaki halk, kimin ne olduğunun farkında. Şaibeli, soru işaretleri ile dolu kişilerin milletvekili yapılmasına yol hazırlanması, seçimi riske atabilecek hususlar.

Millî bürokrasi için milât: 14 Mayıs
Millî devlet hâkimiyetini sağladığımızda, bu coğrafyada sosyolojik hâkimiyetimiz altındaki tüm alanlarda çok rahat etki oluşturulabilecek güçteyiz. Yeter ki bu irade olsun. Ve yeter ki “millî bürokrasi” kurulsun!

2023 “tarihî dönüş seçimine” giderken
Kıyamet ötesinin yolcularına yolun her türlüsü, menzilin her hâllisi normaldir. Güneş doğduktan sonra lâmbalar söner; yansa da boşa yanar, cepten yer. Türk’ün olmadığı zamanlarda dünyaya fener olanların göz alıcılıkları geride kaldı. Bu iş olacak Allah’ın izniyle!
Twitter Akışı
Kişisel Twitter hesabımda yaptığım paylaşımlarım.